Tarihini çok eskilere dayanan Sevgililer Günü günümüzde tüm dünyada kutlanan bir gündür.
Eski Roma’da da kutlanan gün bir Hiristiyan kültürüdür.
14 Şubat sevgililer günü dünya genelinde ticaretin canlandığı bir dönem haline gelmiştir.
Sevgililer günü veya tarihi, ticarete katkısı, dünyada ve ülkemizde kutlanmasını irdelemeyeceğim. Üzerinde durmamız gereken konu SEVGİ’dir.
Hayatımızın her safhasında, her yaptığımız işte sevgi olmalıdır.
Sevmeden yapılan hiçbir işten hayır gelmez. Severek yapılan her işin ışığı parlak olur.
Yaptığınız işi seviyor musunuz?
Cevabınız hayır ise, ya sevmeye çalışın ya da işinizi değiştirin.
Eşinizi seviyor musunuz?
Cevabınız hayır ise, ya sevmek için eşinize tekrar tekrar bakın ya da eşinizi değiştirin.
Arkadaşlarınızı seviyor musunuz?
Cevabınız hayır ise ya onlarda sevebileceğiniz özellikleri bulmaya çalışın ya da kendinize başka arkadaşlar bulun.
Yaşadığınız şehri seviyor musunuz?
Cevabınız hayır ise hoşlanacağınız yerleri keşfedin başka bir şehre taşının.
Oturduğunuz evi sevmiyor musunuz?
Cevabınız hayır ya evinizi sevebileceğiniz hale getirin, değişiklikler yapın veya evinizi değiştirin.
Sözün kısası sevmediğiniz nerede ne varsa ya sevmek için emek verin ya da kendinize sevebileceğiniz yeni bir alternatif bulun.
Aksi halde dengeniz bozulur, huzursuz olursunuz.
Yaptığınız işin hayrı olmaz. Başarıyı yakalayamazsınız.
Sevmek vermektir, vermek emektir.
Emeksiz vermek, vermeden sevmek olmaz.
Sevgililer gününde “iki sevgili” hikayesi ile noktalayalım.
İki sevgili varmış.
Evlenmeyi düşünüyorlarmış.
Derken bir gün delikanlının yurt dışına gitme mecburiyeti doğmuş.
Kız gözyaşları içinde kalmış.
Onsuz nasıl yaşayacağını bilemiyormuş.
O zaman delikanlı cebinden bir yüzük çıkarmış ve demiş ki; ben iki yıl sonra döneceğim.
Döndüğüm güne kadar bu yüzüğü çıkartmazsan beni gerçekten sevdiğini anlayacağım ve hemen evleneceğiz.
Kız kabul etmiş, delikanlıda gitmiş.
Kız yüzüğü parmağından hiç çıkarmamış.
Taa ki… sevgilisini karşılamaya gidinceye kadar.
O gün rıhtımda durmuş kendisine nişanlısını getiren geminin kıyıya yanaşmasını izliyormuş.
Heyecanla birden güvertede delikanlıyı görmüş.
Yüreği ağzına gelmiş.
Sevinç içinde kendisini göstermeye çalışmış.
Elini cebinden çıkarıp sallayayım derken parmağından yüzüğü denize düşürmüş.
Ne yaptıysa ne söylediyse delikanlıyı ikna edememiş.
Genç adam kızı terk etmiş.
Zaman geçmiş…
Kız bir gün hep nişanlısı ile birlikte gittikleri balıkçıya uğramış.
Bakmış ki delikanlı orada!
Hemen yanına yaklaşıp konuşmaya olanları tekrar anlatmaya başlamış.
Delikanlı ilk bakışta biraz soğuk davransa da sonunda yelkenleri indirmiş.
Uzun ayrılığın getirdiği özlemle bir birlerine sarılmışlar.
Mutluluk yüzlerinden okunuyormuş.
Bu mutluluğun şerefine balıkların siparişini vermişler.
Beş on dakika sonra bir tabakta balıklar gelmiş.
İştahla çatal bıçağa davranmışlar.
Balığı kestiklerinde içinden ne çıkmış dersiniz?
Yüzük dediniz değil mi?
Bilemediniz.
Kılçık!
Siz çok fazla Türk filmi seyretmişsiniz.