Çoktandır bu konu hakkında yazmak istiyordum. Oldukça “netameli” bir konu ile uğraştığımın farkındayım.
“Siyaset”ten başlamak istiyorum.
Siyasetin pek çok tanımı var. Bu yazı muvacehesinde siyasetin devletle ilişkilendirilen kısmı ile daha çok ilgiliyim. Bu bağlamda, kısaca “Siyaset” demek; “Devlet idaresine talipli olmak ve Devlet denen o muazzam mekanizmayı yönetmede söz sahibi olmak” demek. Böyle bir işe talipli olmak demek, büyük bir organizasyon gerektirmekte. Aynı zamanda aynı oranda çalışma ve ekonomik güç gerektirmekte. Pek çok ülkede bu tür yapılanmaları ise genelde “Siyasi Parti”ler sağlayabilmekte. Sivil Toplum Kuruluşlarının bu tür işlevleri, ilk planda yapmaları oldukça güç. Zaten gelişmiş demokrasilerde STK ların görevleri “Frenleme ve Danışma” ile sınırlanmış gibi.
Anlatmak istediğim şu, Devle ile ilgili yönetimsel ilişkiler kurulmak isteniyorsa, bu “Siyasi Parti” çatısı altında olmalı. Demokrasi ve gelişmiş toplumlar tarafından ancak bu şekilde “Meşruiyet” sağlanmış oluyor.
Gelelim Cemaat’e.
Türkiye’mizde pek çok Cemaat,Tarikat, Dernek vs. var. Ancak “Cemaat” ismi artık, kendilerini “Hizmet Erbabı” olarak tanıtan grubun ismi gibi oldu. Fethullah Hoca ve talebeleri için hemen herkes bu tabiri kullanıyor. Kendi anlatımları ile, kurdukları okullarda, dershanelerde, derneklerde ”milletini seven, dinine bağlı vatansever hizmet erbabı” yetiştiriyorlar. Yani yatırımlarını İNSAN’ a yapmışlar.
Konuya parasal bir örnekle devam etmek istiyorum.
5.000 TL. paranız var, ne yaparsınız? Evinizde veya işyerinizde bir köşede veya bir kasanın içinde saklarsınız.
50.000 TL. niz var. Şimdi ne yaparsınız? Sanırım evinizde değil de belki bir bankada saklamayı veya mevduata yatırmayı denersiniz.
500.000 TL. yi ne yaparsınız? Saklama imkanınız var mı? Saklar mısınız yoksa ticarete, borsaya veya mevduata mı yatırırsınız?
Paranız 5 milyon TL. olunca ne yaparsınız? Herhalde artık saklamayı düşünmez siniz. Bir türlü değerlendirmeyi düşünürsünüz. Yatırım yaparsınız, ev alırsınız, borsaya girersiniz vs.
Ve hele 500 milyon TL veya 5 milyar TL. olunca. Artık yapacağınız şey bellidir. Paranızı atıl durumda bekletemezsiniz. Mutlaka bir yerlerde değerlendirmeniz gerekmektedir. Yani ticarete, bankaya, borsaya, sanayi kuruluşuna veya başka bir faaliyete devşirmeniz gerekmektedir. Bu büyüklükteki bir para yerinde durmaz. Mutlaka EKONOMİYE kazandırılır.
Yani sizin paranız, sizin olarak görünse bile, artık EKONOMİNİN konusu olmuştur. En az sizin kadar Devlet ve Toplum, bu meblağdaki para ile ilgilenir olmuştur. Ve bundan kaçılmaz.
Peki konu “YETİŞMİŞ İNSAN POTANSİYELİ” olunca, ne olur?.
Diyelim ki ;
500 tane öğrenci yetiştirdiniz. Ne yaparsınız? Kendi eğitim kurullarınızda istihdam edersiniz.
5000 öğrenciyi mezun ettiniz. Ne yaparsınız? Özel sektörde istihdam edersiniz. Kamuya yerleştirirsiniz. Pek görünmez.
50.000 öğrenci mezun olursa? İstihdam alanlarınız, özel sektör, belediyeler, kamu , devlet görevi vs. Bu sayıdaki yetişmiş, yüksek tahsilli, iyi eğitim almış insanlar kesinlikle göze batar.
500.000 ve daha yukarısı? Ne demek istediğim sanırım anlaşıldı. Yapacağınız hiçbir şey yok.
Eğer bu ve daha fazla sayıda yetişmiş eleman; tek bir yerden emir alarak hareket ediyorsa, “abilerinin” sözleri ile hareket ediyorlarsa, bir yerlerden gelen direktiflerle sokaklara dökülüyorlarsa, bir takım büyüklerinin yönlendirilmeleri ile “eylem” yapıyorlarsa, Dünyadaki hiçbir devlet, hiçbir toplum, hiçbir kamu düzeni böyle bir “sosyal gerçekliği” görmezden gelemez.
İşte Toplumun ve Devletin böyle bir “sosyal gerçeği” tanıması, hazmetmesi ve meşru olarak kabul edebilmesi için “tanımlaması” gerekmektedir. Yani “tanıdık” hale getirmesi gerekmektedir. İşte bunun adı da SİYASETTİR. Yani toplumsal bir yapının tanınabilmesi için, kabul edilebilmesi için, daha ileri giderek söyleyeyim, meşru olabilmesi için kesinlikle SİYASİ bir yapıda olması gerekmektedir. Ve hele söz konusu “Kamu Görevi” olunca bu durum daha hassa hale gelmektedir.
Bir toplumda yaşıyorsanız, bir devletiniz varsa ve sizde eğitim kurumlarınızla bu devlete insan yetiştiriyorsanız, siyasetten bigâne kalamazsınız. Yaptığınız işin adı SİYASETTİR. Siz yaptığınız bu işe başka isimler bile verseniz, bu işin dünya literatüründeki ismi “siyaset”tir.
Bu makaleyi yazarken Sn. Ekrem Dumanlı’nın bir açıklaması internete düştü. Sn. Dumanlı ”önümüzdeki seçimlerin son seçimler olabileceğini” iddia ediyordu. Bu sözü Sn. Ertuğrul Özkök söylese idi “kendi görüşü” diyip geçerdik. Halbuki Sn. Dumanlı söyleyince işin rengi değişiyor. Çünkü bir grup adına açıklama yapıyor. Bir Cemaat adına açıklama yapıyor. O “bir grup adına bir cemaat adına açıklama yapmıyorum” dese bile toplumda bu böyle anlaşılıyor. Ve üstelik yaptığı açıklama tam da SİYASİ bir açıklama. Üstelik demokratik hassasiyeti olan insanlar için birinci sırada ele alınması lazım gelen bir konu hakkında yapılan bir açıklama.
İşte, tam da bu sebepten dolayı Cemaat’in siyasete girmesi gerekiyor. Belki de önceki tavır, davranış, faaliyetlerin hepsini göz ardı etseniz bile bu son çıkış, tek başına, SİYASİ BİR YAPIDA olmalarını gerektiren bir durum.
Vesselam.