KÜRESEL EKONOMİK KRİZE KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ PERSPEKTİFİNDEN BİR BAKIŞ
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (3/3)
Orhan KÜÇÜK*
Bu yazının ilk iki bölümünde sosyo ekonomik problemler ile toplumu krize götüren bir takım nedenler ortaya konmuş ve kültürel değerlerimiz doğrultusunda çözüm öneriler olarak;
1. Medeniyet anlayışı ve popüler kültür
2. İnsanın tanımlanmasındaki eksiklikler
3. İktisadi tanımlamalardaki eksiklikler
4. Küreselleşme aktörlerinin hırsı
5. Bankacılık sistemi
6. Para sistemi
7. Tüketim Çılgınlığı
sunulmuştu. Bu bölümde tespit ettiğimiz kalan birkaç neden yine çözüm önerileri ile birlikte paylaşılacaktır.
8. Sosyal Sınıflar arası Çatışma
Sosyal problemlerin temelini oluşturan bir durum da farklı sosyal sınıflardaki insanlar arasında yaşanan çatışmadır. Yoksulların zenginlere karşı çekememezlik veya haset gibi, varlıklı insanların da fakirleri ciddiye almama, değersizleştirme gibi tutumları çatışmaya sebep olmakta, toplumda onulmaz yaralar açmaktadır. Burada temel problem, insanın insan olduğu kadar, insan hususiyetini taşıdığı kadar, mesuliyetlerini bilincinde olduğu kadar değil, satın alabildiği kadar değerli görülmesidir.
Bu sorunun çözümü; zekat, sadaka ve fitre gibi maddi ve kurban gibi fiziki yardım unsurlarının güçlendirilerek devam ettirilmesidir.
Bir husus da bu destek türlerinin çeşitlendirilmesi olabilir. Bunlar; giyecek yardımı, barınma imkânlarının iyileştirilmesi, çocukların okumaları yönünde katkı sağlanması, yurt imkânlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, yol, çeşme, köprü vb. yapımı olabilir.
Ve nihayet, insanın insan olduğu için sevilmesi ve takdir edilmesidir. Yani yaratılanın, yaratandan ötürü hoş görülmesi, ihtiyaçlı insanların rızkının, varlıklı insanlar üzerinden gönderildiği bilincinin güçlenmesi, toplumun burada mesuliyet hissetmesidir.
Bu konularda bizim toplumumuz önemli çalışmalar yürütmekte ve bunun ülkemiz açısından olumlu sonuçları gözlenmektedir.
9. Gelir Dağılımının Dengesizliği
Gelir dağılımı her ne kadar Batı toplumlarında daha dengeli olarak bilinse de, tüm dünyada bu konuda bir eksikliğin var olduğu ve çeşitli enstrümanlarla sermayenin beli ellerde toplanmasının güçlendiği söylenebilir. Oysa İslam ekonomi modeli, bunun tam tersi, sermayenin belli ellerde toplanmasının, birikiminin ve bekletilmesinin önüne geçme üzerine kuruludur.
Burada faizsiz sistem temel bir çözüm önerisi olarak paylaşılabilir. Çünkü faiz tamamen karşılıksız almaktır. Birinin zor durumundan yararlanmaktır. İstediği şartları ihtiyacı olana kabul ettirmektir. Karşılıklı atılan imzalar durumu değiştirmemektedir. Oysa anlaşma karşılıklı rıza ile olur ve böyle yapılan anlaşma geçerlidir. Faiz, gelir dağılımını olumsuz etkilemekte, sermayenin belli ellerde toplanmasına hizmet etmektedir.
10. Güven Duygusunun Azalması
Ülkemizde de belli ölçüde sonuçları görünen, dünya geneli için bakıldığında çok daha net olarak görülebilecek olan bir sorun, güven duygusunun azalmasıdır. Bu durum sadece farklı ülkelerden değil bizim ülkemiz açısından bakıldığında aynı toplumu oluşturan kişiler arasında da bir araya gelmeyi güçleştirmekte, küçük tasarrufların yatırıma dönüşmesine engel olmaktadır.
Bunun temel çözümü; Kur’an ahlâkıyla ahlaklanmak, sıdkın, doğruluğun revaç bulması, insanın halife-i ruy-i zemin olarak sorumluluklarının bilincinde olması, canlı cansız tüm varlıkların hukukunu korumasıdır. Böyle olursa yatırımlar güç kazanır, küçük tasarruf sahipleri birikimlerini yatırıma dönüştürebilir, güçlü ortaklıklar kurulabilir, büyük yatırımlar yapılabilir. Yoksa tüketim toplumu niteliğimiz güçlenerek devam eder, gelir dağılımı dengesiz olur, sermaye belli ellerde birikir, modern sömürü düzeni devam eder.
Sonuç
Bankacılık ve para sistemi, sermaye birikimini güçlendirmekte, sosyal sınıflar arasında uçuruma neden olmaktadır. Popüler kültür pek çok şeyi ihtiyaç olarak kabul ettirmiş, her şeyi kendi menfaati için yapan bir insan tipi üreterek, tüketim ve israfı artırmıştır. Bu durumda bankacılık ve para sistemi gözden geçirilerek revize edilmeli, hiçbir emeğin mahsulü olmayan faiz kaldırılarak paranın fiyat olarak karşılığı ihdas edilmeli ve sermaye dışındaki üretim faktörlerinin göreli payı iyileştirilmeli, israf yerine iktisat, hırs yerine kanaat hâkim kılınmalı, yardımlaşma özendirilmelidir. Böylece üretim odaklı bir toplum yapısı var edebilir, gelir adaleti sağlayarak sınıf kavgalarının önüne geçebilir, her yolu meşru sayan hırsı frenleyebilir ve krizlerden uzak daha yaşanabilir bir dünya kurabiliriz.
Selam ve dua ile…
* Doç. Dr., İİBF, İşletme Bölümü, Üretim Yönetimi ve Pazarlama Anabilim Dalı
[email protected], https://twitter.com/orhankucuk4, https://www.facebook.com/orhan.kucuk.9231
Not: Bu makale, orijinal ismi “A Human-Centered Alternative Socioeconomic Overview Of The Global Crisis And Proposed Solutions” olarak, International Conference on Critical Issues in Business and Economics’de sözlü bildiri olarak sunulmuş ve bildiri kitabında basılmıştır.
YORUMLAR