KAPİTALİZM, KOLLEKTİVİZM VE İSLÂM EKONOMİSİ II
Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK*
Kapitalizm Nedir Niçin çare Olamaz?
Kapitalizm, Liberalizm’in serbest girişim üzerine kurulu ekonomi anlayışı etrafında şekillenen bir anlayış olup, zaman içinde birbiriyle özdeşleşmiş, ekonomiyi de içerecek şekilde bir dünya görüşü olarak algılanmaya başlamıştır. Liberalizm, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” temel sloganı ile özel teşebbüsü teşvik eden, üretimin artırılması, satışların ve kârın ençoklanması, sermayenin büyümesi ve belli ellerde toplanmasına hizmet eden bir yapı ortaya koymaktadır. Burada paylaşılan vizyon, bireylerin refah düzeyinin artması sonucunda toplumun refahının artacağı şeklindedir.
Devletin burada emniyet ve asayişin sağlanması, güvenliğin temin edilmesi, zorunlu eğitim ve sağlık hizmetlerinin sunulması gibi alanlarda halka hizmet vermesi, bunun dışında ekonomiyi özel sektöre devretmesinin uygun olacağını öne sürmektedir.
Bu yaklaşım, beraberinde de, özelleştirme ile varsa kamunun elindeki bir takım yapıların, tesislerin özel sektöre devredilmesi, hatta kamu arazilerinin de yine gerekli olması durumunda özel sektör tarafından kullanımının, sahiplenilmesinin kolaylaştırılması veya önünün açılmasıdır.
Görüleceği üzere temel olarak sermayenin belli ellerde toplanmasına, hatta kamu kaynaklarının da buralara yönlendirilmesine hizmet eden bir yapı sözkonusudur.
Bireysel teşebbüs hürriyeti vardır, fakat rekabetin koşulları pazardaki her aktörü kollayacak şekilde tanzim edilmediğinden, her ne kadar piyasaya giriş çıkış serbestisi olsa da, piyasada kalıcı olabilmek için bu rekabet koşullarına ayak uydurmak gerekmektedir. Rekabette de her zaman güçlü sermaye kazançlı çıkmakta, bir noktadan sonra küçükler piyasadan çekilmek zorunda kalmaktadır.
Bu yapıya hizmet eden en önemli araçlardan biri de küreselleşmedir. Küreselleşme sonucunda küresel sermaye en küçük yerleşim birimlerine kadar ulaşmış, yerel aktörlerin piyasadan çekilmelerine neden olarak, en küçük ürün satışından dahi alınacak kârı kendi hanesine yazdırma imkânına kavuşmuştur.
Bu birikimin bir yönü veya bu amaca hizmet eden bir diğer enstrüman da AVM’lerdir. Bu yapılar çok sayıda küresel aktörün kendine yer bulduğu, böylece piyasada dönen paranın toparlandığı yapılardır. Bu anlayışta yerel unsurlar ekonomik sistemin dışına itilmeye çalışılmakta veya kısmi bir para trafiği ile tabir yerinde ise oyalanmak üzere oluşturulan alanda kendi yağıyla kavrulmak durumunda bırakılmaktadır.
Kapitalizm, bu yapısıyla üretim miktarını ve satışları artıran, büyük yatırımlar yapabilmek için sermaye birikimine (!) katkı sağlayan bir ekonomik sistem ortaya koymaktadır. Fakat elde edilen kazancın bölüşümü konusunda handikapı çözememektedir. Aslında özü itibariyle bu handikapı öngörmekte, arzulamakta ve sorun olarak değil, tarihsel süreç olarak değerlendirmektedir.
Şöyle ki; kazançtan en büyük payın sermayeye ayrılması gereğini öne sürmekte, işgücünün ise piyasada belirlenen düzeyden, razı olunan seviyeden fiyatlandırılmasını savunmaktadır. Oysa piyasada arz ve talebe göre belirlenen ücretler, çoğu kez bireylerin ve hanehalkının geçinmesi için yeterli gelmemektedir.
Böylece Kapitalizm, insanların sorunlarına çare üretmeyi, onlara mutluluk getirmeyi başaramamıştır. Temeli de eşitsizlik ve sermayenin belli ellerde birikimi üzerine kurulu olduğundan, eğer maksat umumun menfaat ve mutluluğu ise, bunu başaramayacaktır.
Selam ve dua ile …
YORUMLAR