TANIDIĞIM KIRKINCI HOCAM
Tarih, nice yiğitlere, kahramanlara, davası için varını yoğunu ortaya koyan emsalsiz iman erlerine şahitlik etmiştir. Bunların en önemli ortak noktası, , kendileri için bir şey istemeden, ülkesi ve milleti için, din-i mübîn-i İslâm için, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle, gece gündüz demeden gayret etmeleri,
TANIDIĞIM KIRKINCI HOCAM
Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK*
Tarih, nice yiğitlere, kahramanlara, davası için varını yoğunu ortaya koyan emsalsiz iman erlerine şahitlik etmiştir. Bunların en önemli ortak noktası, , kendileri için bir şey istemeden, ülkesi ve milleti için, din-i mübîn-i İslâm için, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle, gece gündüz demeden gayret etmeleri, gerektiğinde tehlikeye atılmaları, icabettiğinde yetkilileri uyarmaları, meyve verdikleri için zaman zaman taşlanmaları, vatanı kendilerinden çok sevmeleri ve bu sevginin ateşini zaman zaman soğuk hücrede bastırmalarıdır.
Mehmet Kırkıncı Hocam da, Erzurum’un yetiştirdiği, dünyaya mal olmuş böyle ender şahsiyetlerden biriydi.
Hocam’ın temel karakteristiği dava adamı olması, kendini risale-i nurların neşrine ve böylece vatana, millete, imana ve Kur’an’a hizmete adamasıydı.
Medrese usulü ders almış, risaleleri ve üstadı duyduktan sonra iştiyakla eserlere sahip çıkmış, gizli koşullar altında gidip üstadı belli tevafuklarla bulmuş, yanında bulunmuş ve sonra memleketine dönerek nur hizmetine dört elle sarılmıştır.
O günün koşullarında halk risale-i nurları tanımıyor, bu metod yeni bir yöntem olarak ortaya çıkmış, kimisi çok endişeli yaklaşıyor, takip var, tecessüs var, imkânlar kısıtlı, ulaşım zayıf, iletişim noksan fakat inanç var! Hocam da bu inançla yollara düşüyor, ilçe ilçe, köy köy, il il risaleleri anlatmaya çalışıyor. Yer yer rica ediyor evlerde ders yapıyor, yer yer medreselere dergâhlara misafir oluyor. Zikri, hatme-i hacegânı dinliyor sonra ben de şu eserden okuyabilir miyim? Diyor ve derdini okuyor. Mucizât-ı Ahmediye okuyor, Asa-yı Musa okuyor, haşir bahsini okuyor.
Hocam bir kere temelde tüm zamanı hizmetle geçen bir alim, hoca ve fikir adamıydı. Kapısı kümbette herkese açık, sabah namazından itibaren belli gruplarla farklı dersler okur, gelenlerle çay içer, risale okur, namazlarını kılar, belli zamanlarda halk ile iç içe olur, her gün bir programı vardır gider umumi ders, esnaf dersi, talebe dersi nevinden risale dersini yapar, icabederse il dışına gider dersini okur, mesajını verir yine kümbete döner. Bütün hayatı bu şekilde iman, Kur’an ekseninde devam ederdi.
Kendisinin birkaç yönünü ifade etmem gerekirse şunları söyleyebilirim: Kümbette hocalarla kelam, mantık, fıkıh okur, aynı zamanda gençler gelir onların uzun sorularına, yorucu anlatmalarına katlanır, incitmeden cevap verir.
İnam Hoca ile hukuku iyiydi, hoca rahmetli olunca Halis Hocam’a:
- Hoca rahmetli oldu, sen buraya gel demişti. O ‘da benim yanımda
- İnam Hoca olmak lazım demiş tevazuyu elden bırakmamıştı.
Aynı Hocam yanına götürdüğüm gençlere uzun uzun katlanmıştı. Hediye kitap da alarak imzalatmak üzere Hocam’a gittiğimiz gençler uzun uzun anlatmak istiyorlar, soru soruyorlar, ben evet gençler diyorum, ama heyecanlanıyorlar kalkmak istemiyorlar, Hocam bunları sabırla dinliyor, “yaa tebi tebi” diyor, sorulara cevap veriyor, Boynukalın abi de tebessümle eşlik ediyordu.
Hocam’a bir taraftan siyasiler geliyor fikir danışıyor, ya fırça yiyor ya tebrik alıyor, bir taraftan da halkın içinde olduğundan, yer yer esnaf ziyareti yaptığından avam, usûl erkân bilmeden soruyor veya yüklenebiliyordu.
Bir keresinde ben yanındayken siyasiler geldiler. Ülke iyi yönetilmiyordu. Hocam yetkili olanını önüne oturttu, ders verdikten sonra büyük sağ eli ile başının üstüne birkaç kere vurdu:
- Akıllı olun, akıllı olun, akıllı olun!
Biraz daha sert vursa neredeyse yere çakacaktı. Sonra ben siyasinin paltosunu tuttum gitti.
Aynı Hocam bir dükkâna girdiğinde kendisine:
- Hoca sen ey geldin. Söyle bahim biz evde bi teneyinen idare edemezken cennette 80 teneyinen nasıl baş edeceyıh?
Diyen avami tutuma hem Hocalığını hem de suallerini ders verir:
- Sene ne? Onu cennete giden düşünsün.
Evet Hocam zamanında esnaf ziyareti yapardı. 15 sene evvel ben bir mağazada idim, oraya girdi. Elini öptük oturdu. O zaman kart yok, taksit var.
- Orhan gardaşıma ne istiyorsa verin dedi, kefil oldu.
Makale boyutunda sınırlayarak söylemek gerekirse son söz:
Hocam ilim deryasıydı ilahiyat profesörlerine ders veriyor, aynı zamanda avama da derdini anlatıyordu. Cumhurbaşkanı kendisini ziyaret ediyor, o bir çocuğun gönlünü etmeyi önemsiyordu.
Selam ve dua ile…
* kucuktr@hotmail.com, https://twitter.com/orhankucuk4, https://www.facebook.com/orhan.kucuk.9231