Ahmet Gökhan Yazıcı'nhın kaleminden: Cemaat.!
Aslında Milli mücadele ve kuruluş sürecinden günümüze kadar dönem dönem ötelenmiş Mustafa Kemal Atatürk ile Saidi Nursi Hocaefendinin, devrim ve inkılapların teorik ve pratiği üzerine başlatılan inanç ve değerler adına başlatılmış bir mukabelenin , zamana ve güce ve güçlüye endekslenmiş sabır küpü bir versiyonudur.
Bir dönemin Milletin inanç ve değerlerine ket vurma sürecine haklı bir refleks olarak filizlenmiş, Öğretisini aldıkları hocalarının çile, sıkıntı ve bedel çerçevesindeki takdire şayen mücadelesi ile Millet vicdanında karşılık bulmuş, müstevlileri aracılığı ise günümüzde gurup ve hami güç menfaatlerinin doğrultusunda Milletin ve Milleti var eden değerlerin dahi önüne geçebilmiş..! bir mücadelenin adıdır.!
Yaklaşık 40 yıllık bir emeğin, hizmetin ilmek ilmek insanların yüreğine ve beynine işlendiği dünya çapında işlerin başarıldığı, milyar dolarlarca bir kaynağı yönetebildiği, aşağı yukarı doğrudan ve dolaylı yoldan milyonlarca insanın cazibe merkezi olabilmiş, sabır ve çalışma ile devletin bir çok kademesinde eğitim aracılığı ile karşılık bulabilmiş bir sistem hareketiydi..
Yerlerinden yurtlarından uzak, binlerce kilometre uzaklarda, karın tokluğuna, düşük kazançlarla, zahmet ve meşakkatle dünyanın dört bir yanında eğitim ve tebliğ hizmetini yapmaya çalışan samimi dava adamlarının omuzlarında bayraklaşan bir fetih hareketinin belki de kendisiydi.!
Bir çok teşkilatçı ve yöneticinin imrendiği, az zaman,az para, az insan ile kısa sürede organize olabilme kabiliyetine sahip sistematik bir örgütlenme harikasıydı aslında.!
Belki de İslam’ın ve Allah Kelamının dünyanın dört bir tarafına beşeri sistem ve kaynaklar eşliğinde, ulaştırabilecek, insanların yüreğinde ve beyinlerinde kansız bir devrimi gerçekleştirebilecek bir ihtilal hareketiydi.
Fakat bu işte bir harikuladelik veya tabiri caizse mantıksızlık söz konusu idi.
Onlarca yıllık bir mücadelenin, sabrın,birikimin, potansiyelin, tabandaki samimiyet ve itikadı, bir kalemde heba edecek,hiçe sayacak, bir anda kendi değerleri ile çeliştirecek hamlelere sürükleyecek, milli ve manevi haklı gerekçeleri bile boşa çıkarabilecek bir tarafta haklı sebepler olmalıydı.
Şuan Hükümet ve Cemaat arasında ki bu mücadele boyutunda yaşananların bizce mantıklı iki gerekçesi olabilir.irincisi bir akıl tutulmasıdır, ikincisi ise hadiseyi yukarda sevk ve idare eden bazı yöneticilerin üstlenmiş oldukları misyon ve figüratif vizyon gereğidir.
Son birkaç yıldır, Ülkemizde gerçekleşen cemaat ve hükümet arasındaki birilerine göre hakimiyet ,mücadelesi, kimilerine göre küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çalışmasının Türkiye restleşmesi, kimilerine göre ise Yeni Türkiye’yi kurma ve kontrol etme kavgası olarak değerlendirilebilecek olan bu süreci ülkemizde yaşanmış ve yaşatılmakta olan olay ve olguları sebep ve sonuç ilişkisi ile değerlendirmeye çalışalım.
Ve Millet vicdanında cevap bulması gereken bazı sorulara cevap vermelisiniz. Bunları hatırlayalım.!
-Başkalarının Günahına Ağlayabilen Mümin Öğretisiyle, başkalarının günahlarını afişe eden, gün ışığına çıkaran, Millet vicdanında ve ahlakında müstevlileri aracılığı ile derin yaralar açan bu anlayışı nasıl açıklayacaksınız.!
-12 yıllık İktidarla olan birlikteliğiniz sırasında her şey sütlimanken Uludere'de yaşanan garabette devletten yana tavır koymanızla, yol ayrımına girdikten sonra sonra Uludere'den dolayı İktidarı suçlamanız bir çelişkiniz değimli?
-Yıllarca beklide yüzbinlerce insanı dinlerken, gözetlerken acaba objektiflerinize sadece sözde Ülkücülerin filimlerimi yansıdı ve tele kulaklarınıza sadece dört bakanın yolsuzluklarımı takıldı, öncesinde ve sırasında benzer hadiseleri hiç tespit edemediniz mi yoksa işinize gelmedi mi?
-İktidarla kol kola iken, Gezi eylemcilerini lanetleyen camianın, ters düştükten sonra hükümeti yerin dibine soktuğunu ve gezicileri kutsamak bir diğer çeliş ki değimli.?
-İktidarla beraberken gazete ve ekranlarınızda pekte yer bulmayan CHP ve MHP gibi partileri yerin dibine sokan camianın, iktidardan uzaklaşınca kapı kapı dolaşarak bu iki parti için oy istemelerinizi izah-i gerek bir sorun değil mi?
-Kavgadan önce tüm yazarlarıyla birlikte Erdoğan'ı yere göğe sığdıramayan ve ömrüne ömürlerden vakfiye duaları yapan elemanlarınızın , kavga sonrası aynı Erdoğan'a "Diktatör, Yezid, Ebu Cehil" demesi bu ne lahana bu ne perhiz sorusuna cevebap içermez mi?
-Mit tırlarına yapılan operasyon manşetten övülürken, İşid terör örgütüne silah sevkiyatı olarak gösterilirken, dışışleri toplantılarında ki mahrem konular dünyaya servis edilirken, Türkiye yi Tüm Dünyaya Maskara etmek hangi İslami ve Milli bir gerekçe ile açıklayabilirsiniz?
-Bu olayları pişiren ve servis eden adli ve idari personeliniz için önce hiç birini tanımıyoruz diyip sonra onları Onlar vatan kahramanı diyerek methiyeler dizmek ne tür bir çelişkidir ?
-Sizlere yıllarca badem bıyıklı, şalvar kıçlı, fetoş falan diyenlerle, pensilvanyayı yıllarca konuşmaları ve söylemleri ile ihanet odağı olarak lanse edenlerle, Atatürkçü, laik, statükocu bu zihniyetle hangi akıl ve inançla bir araya gelebilip, milli ve manevi değerlerinizle hangi saikle çeliştiniz?
-Evet maalesef ki vb bu soru ve çelişkilere millet vicdanında tatmin edici cevaplar vermek zorundasınız.!
-Tabandaki samimi, itikatlı ve sadece hizmet ve tebliğ aşkıyla yayıp tutuşan temsilcilerinizi hariç tutarak, onların özverili, gayretli, hesapsız ve sadece ALLAH rızası için ortaya koydukları emeğe ve inanca saygı duyarak,
YOK SA? SİZLER ASLINDA:
-Gücü elde edebilmek için hakkı ve batılı temsil etse de etmese de güçlüye ram olabilecek,
-Marjinal grup menfaatlerinin, her türlü Milli ve Manevi menfaatlerin önüne geçebilecek, Öğretilerinin vasiyeti niteliğinde İslam’ı sadece kendi ve onlara hükmeden güçlüye göre yorumlayabilecek,
- Mahkum ve mecbur oldukları gücün ve güçlünün onlara reva gördüğü figüratif emelleri ve kendi menfaatleri çerçevesinde içtihadı bir din oluşturma garabetini içerisinde bulunabilecek,
-Başkasının günahına ağlayan Müslüman öğretisi ile menfaatleri ile çeliştimi başkasının günahını ifşa edebilmeye dönüşebilmiş..!
-“Hakkı Tutup Kaldıracağı yerde Güçlüye ram ve oyuncak, maskara olan, gücün ve güçlünün kucağında yeşerip, Hakkın değil Güçlünün yanında olan ,
-Güçlünün hakim olmak ve sömürmek istediği coğrafyalarda kendilerine biçilen rolü “ ILIMLI İSLAM PROJESİ” VE “SİYASAL İSLAM PROJESİNİN” figüranlığına soyunan ve bu minvalde konuşlandırılan,
-Ve bu projelerin istediği insan ve Müslüman tipinde gaza ve cihad şuurundan uzak olarak gençleri yetiştiren , şartlandıran.
- İslam-ı sadece riyakarca ibadetten ibaret farz edip sadece kendisi ve yakın çevresi ve menfaatleri adına kendilerine rağmen düşünen, inanan, yaşamaya çalışan Müslümanları çok ağır sorgulayabilen.! Bir hesaplaşmanın adı olabilmiş
-Kendilerinin belirlediğini ölçülerin dışına çıkamayan, KUR-AN’ ın ve SÜNNETİN şaşmaz ve değişmez ölçülerinden ziyade onların dayattığı içtihadı yorumlarınız etrafında kendilerine ait maddi bir sermaye aracı din haline dönüştürme aşamasında kişilik ve şahsiyet bulan bir eli yağda bir eli balda, saltanat ve sefahatte, çile ve ıstıraptan uzak payende ligin adı olabilmiş
-Dinler Arası Diyalog safsatasını “Allah İndinde İslam’dan Başka Din Yoktur” ilahi hükmüne rağmen, hükmünü kaybetmiş diğer dinleri meşrulaştırma adına Güçlü olabilmek için Güçlü Batına kuyrukluk zilleti çerçevesinde figüratif kampanyalar ile kendilerine güçlünün kucağında ikametgâh edine bilmiş.!
- Düşmanımın düşmanı benim dostumdur anlayışını son eylem ve söylemlerinizle yaşantıya dönüştürmüş.!
-Bir grup psikolojisini, duruşunu, örgüt izlenimini, yapılanmasını algıya dönüştürülmesine neden ve niçin sebep oldunuz?
-Belki düşene ne diye birde siz vuruyorsunuz, neden bizi acımasızca sorguluyorsunuz diye bilirsiniz?
- Muhakkak bünyenizde inanç ve idealizmin doruğuna çıkmış hizmet ve dava adamlarının hesapsız ve menfaatin ötesindeki mücadelelerinin bir çok insan zerresi olamazlar.
-Fakat unutmayınız ki Yüce ALLAHIN Peygamberimiz tebliği ile bizlere yaşanması ve taşınması üzere emanet edilen İslam dini öğretisi adına yola çıkıp yukarıda.
-Müslümanların kafasında oluşan istifamlar’a sebep olmak, uygulamak ,yaşatmak hiçbir samimi Müslümanın hakkı ve haddi değildir.
Bir çok siyasi düşünce, fikir, ideoloji şahsi ve siyasi menfaat gerektirse ve beşeri hata ve eksiklikleri bünyesinde barındırsa da bu millet tarafından mazur ve makul görüle bilmekte.
Fakat davası ALLAH yolu ve rızası olan hiç bir inanç hareketi bu noktada zerre hata kabul edilmemekte ve reva görülmemektedir.! Böyle bir davası ve iddiası olan her Müslüman ise şahsi ve dünyevi ihtiraslarından arınmış olarak bu yola baş koymalı sosyal ve içtimai hayatını buna göre tanzim etmelidir.
Sizlere gönül vermiş, hayatlarını menfaatsiz hizmete vakfetmiş, bir dönemin Alperenlik ruhu ile dünyayı gönülden fethe yelken açmış hizmet ehli insanların yüreklerine göre hareket edip . şahsi ve siyasi, dünyevi ihtirasa ve hevese kapılmadan.
Keşke bir Dede korkut, bir Nizamül mülk, bir şeyh Edebali, bir Akşemsettin, Hacı Bektaşi Veli, Bir Hacı Bayramı Veli ve niceleri gibi olabilseydiniz ve kalabilseydiniz.! Vesselam.
selam-saygı-dua
Ahmet Gökhan Yazıcı